İkinci Dünya Savaşı ile büyük bir yıkıma uğrayan Batılı Ülkeler savaşın yıkıcı etkisi ile neredeyse yok olmak üzere olan ekonomilerini düzeltme adına birbirleri ile küresel bir anlaşmaya gittiler ve Avrupa Birliğinin doğmasını sağladılar.

Savaşın galiplerinden ABD, İngiltere ve Fransa sömürgeci anlayışlarını devam ettirmiş ve Afrika Kıtası ile Ortadoğu İslam Ülkelerine yüzlerini çevirmişlerdir. Ortadoğu coğrafyasında gelişmekte olan ülkeleri bereketli bir pazar olarak değerlendirmeyi başarmışlar ve birbirlerini imha etmek için geliştirdikleri silahlarını bu ülkelere satmaya başlamışlardı.

Bu ülkeler silah sanayilerine pazar bulma adına bölgemizdeki ülkelere nifak tohumlarını ekmiş, birbirleri ile savaştırmışlardır. Bölge ülkeleri birbirleri ile savaşmak için batılı ülkelere sattıkları petrol gelirleri ile onlardan daha pahalıya silah almış ve ekonomileri her geçen gün çökerken halkları da fakirleşmeye mahkûm olmuşlardır.

Önceki yazımızda SADAT Savunmaya tezviratlarını akılsızca, şuursuzca, gayri ahlaki bir üslup ve yöntemle yönlendirenlerin arka planda var olan gerekçelerine değinmeye gayret etmiş idik. Şimdi İkinci Dünya Savaşı sonrası özellikle soğuk savaş sonrası Varşova Paktı’nın dağılması ve Rusya’nın eski gücünü yitirmesi üzerine ABD ve saz arkadaşlarının bölgemizde alevlendirdikleri vekalet savaşlarının yöntemine değineceğiz.

Esasında vekalet savaşlarının ilk çıkışı soğuk savaş döneminde olsa da Türkiye’nin de bulunduğu Ortadoğu Coğrafyasında etkin olarak kullanılmaya başlanması 1990 sonrası ABD’nin Kuzey Irak’ı işgali ile başlamıştır.

Varşova Paktı karşısında bir blok oluşturulmak için kurulan NATO, Sovyetlerin dağılması ile misyonunu tamamladığı yönünde tartışmaların merkezine oturdu. Ancak 1990 tarihinde İngiltere’de yayınlanan bir makalede “Will Islam Bury Us” “İslam Bizi Gömecek Mi?” sorusunu gündeme geldi. Söz konusu makaleye göre İslam Dini Varşova Paktı’nın dağılması ile yükselişe geçecek Asya ve Avrupa’da kısa zamanda etkili olacaktır. Makalede daha ileri gidiliyor ve herhangi bir müdahale olmazsa 30 yıl sonra İslam’ın Dünya hakimiyetini eline geçireceğine vurgu yapılıyordu.

Okuyacağınız bu makale SADAT Savunma ve Vekalet Savaşları başlıklı yazılarımızın üçüncü ve sonuncusunu teşkil ediyor. SADAT Savunma bir savunma danışmanlık şirketi olmasına karşın batılı emperyalist ülkelerin özel askeri şirketleri gibi girdikleri ülkelerde kan ve göz yaşı ekmeyip, barış ve huzurun teminatı olarak faaliyet göstermektedir.

Üstelik bu ülkelerde verdikleri hizmeti Türkiye’nin ve taraf ülkelerin kanun ve nizamlarına uygun hareket ederek yerine getirmektedirler. Bu faaliyetleri yürütürken mevcut ülkelerin milli gelirlerini hortumlamayı değil cüzi bir kazanç ile daha ziyade hizmet kaynaklı anlayışla yürütme gayretindedir.

Asli amaç ticari kazanç sağlamak değil kardeş kanının döküldüğü bu ülkelerde barışı sağlayacak stratejik eylemlerin hayata geçirilmesi için çalışılması olmuştur.

26.06.2017 tarihinde, Erk ACARER tarafından “BİRGÜN.NET’’de yazılan “ORDUDA VE YARGIDA SADAT’ başlıklı yazıda, SADAT Savunma ve Kurucusu Adnan TANRIVERDİ aleyhine bir çok YALAN VE İFTİRA yayınlanmıştı. Şirketimizin faaliyetleri hakkında tamamen kurgu haberler yazarak algı oluşturmayı amaçlayan yazar aleyhinde 04.07.2017 tarihinde açtığımız tazminat davası 24.02.2021 tarihinde sonuçlanmış ve müfteri yazar toplamda 10.000 TL manevi tazminat ödemeye mahkum edilmiştir.

sadat-savunma-ve-adnan-tanriverdi-lehine-manevi-tazminat-karari1 sadat-savunma-ve-adnan-tanriverdi-lehine-manevi-tazminat-karari2

Hizmetlerimiz hakkında ve ihtiyaçlarınız ile ilgili detaylı bilgi edinmek için bizimle iletişime geçin...

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Ürünlerimiz ve Hizmetlerimiz hakkında bilgi almak için tıklayınız.

Whatsapp İletişim Hattı

Tüm Eğitim ve Danışmanlık hizmetlerimiz dost ve müttefik ülkelerin Silahlı Kuvvetleri ve Polis Teşkilatlarına mahsustur.

Eğitimlerimize bireysel katılım mümkün değildir!